İlhan Ahmet; “Bugün Trakya’da ve Azınlığımızda demokrasiyi her zamankinden daha fazla savunmalıyız. Bu bakımdan önümüzdeki seçimler Azınlık için kritik bir sınav olacak. Azınlık, kendi istediği temsilciyi seçme özgürlüğünü kullanmak için mücadele verecek.” Reviewed by Momizat on . PASOK-KİNAL Partisi Rodop Milletvekili İlhan Ahmet, merkezi Dedeağaç’ta bulunan Delta televizyonunda Katerina Kalenderidu ve Pavlos Mihailidis’in sunduğu “İkisi PASOK-KİNAL Partisi Rodop Milletvekili İlhan Ahmet, merkezi Dedeağaç’ta bulunan Delta televizyonunda Katerina Kalenderidu ve Pavlos Mihailidis’in sunduğu “İkisi Rating: 0
You Are Here: Home » Genel » İlhan Ahmet; “Bugün Trakya’da ve Azınlığımızda demokrasiyi her zamankinden daha fazla savunmalıyız. Bu bakımdan önümüzdeki seçimler Azınlık için kritik bir sınav olacak. Azınlık, kendi istediği temsilciyi seçme özgürlüğünü kullanmak için mücadele verecek.”

İlhan Ahmet; “Bugün Trakya’da ve Azınlığımızda demokrasiyi her zamankinden daha fazla savunmalıyız. Bu bakımdan önümüzdeki seçimler Azınlık için kritik bir sınav olacak. Azınlık, kendi istediği temsilciyi seçme özgürlüğünü kullanmak için mücadele verecek.”

PASOK-KİNAL Partisi Rodop Milletvekili İlhan Ahmet, merkezi Dedeağaç’ta bulunan Delta televizyonunda Katerina Kalenderidu ve Pavlos Mihailidis’in sunduğu “İkisi Birlikte” programına konuk oldu. 23 Eylül Cuma günü gerçekleşen yayında İlhan Ahmet, Trakya’daki güncel siyasi gelişmelerden Türk – Yunan ilişkilerine kadar pek çok konuda değerlendirmelerde bulundu.

Milletvekili İlhan Ahmet özetle şu hususları dile getirdi;

  • Özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nden bölgeye yapılan ziyaretleri önemsediğini belirterek, “Bu tür ziyaretlerin, Türk – Yunan dostluğuna katkı sağlamaya ve her iki halka yardımcı olmaya yönelik söylemlere sahip olduğu sürece, yararlı ziyaretler olacaklarına şüphe yoktur” dedi.

 

  • Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde Gümülcine’ye gerçekleştirdiği tarihi ziyarete atıf yaparak, barış mesajını hatırlattı: “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2005’te Gümülcine’ye geldiğinde milletvekili olarak kendisine eşlik etmiştim. Sayın Erdoğan buraki konuşmasında barışa olan inancını dile getirmişti. Azınlığımıza verdiği mesajda ise, her iki devletin yararı yönünde ve vatandaşı olduğumuz Yunanistan’ın kalkınması için çalışmamız gerektiğini ifade etmişti. Bu sözleri nedeniyle Sayın Erdoğan o zaman, Azınlığın içerisindeki aşırı uçlar tarafından adeta taşa tutulmuştu. Milletvekili olarak ben de Sayın Erdoğan’ın çağrısını destekliyorum diye, aynı aşırı uçlar tarafından hedef alınmış ve çeşitli suçlamalara maruz kalmıştım.” 

 

  • Türkiye’nin AB perspektifini desteklediklerini vurgulayarak; “Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde yer almasını destekliyoruz. Hiçbir zaman AB’nin dışında kalan bir Türkiye istemedik ve istemiyoruz da. Ama tabi ki bu, uluslararası hukuk ve AB muktesebatı çerçevesinde olmak durumunda” diye belirtti.

 

  • Azınlığın vazgeçilemez haklarının ve hassasiyetlerinin takipçisi olmakla birlikte tüm bölgenin ihtiyaçlarıyla da ilgilendiğini belirtti; “Azınlığımızın en temel hak ve özgürlükleriyle ilgili konularda kazanamın elde etmek için canla başla mücadele ederken, ortak geleceğimizle ilgili konularda bölgemiz için de çalıştım. Bu açıdan, kamuoyuna hakim kanaat olarak belletilen ‘bir Azınlık milletvekili yalnızca Azınlıkla ilgilenmelidir’ klişesini yıktım. Bu da bazı çevreleri rahatsız etti.”

 

  • Gelecek seçimlerde Azınlık çoğunluk ayrımı olmaksızın tüm halkın tabuları yıkacağını ve yalnızca halk için çalışanları ödüllendireceğini vurguladı; “İnanıyorum ki, gelecek seçimlerde tabuları yıkacağız ve halk, herkesi yaptığı işe göre değerlendirecek ve oy verecek. Din, köken, ya da dil gibi tabular araya girmeden. Sanıyorum ki, Trakya değişiyor.”

 

  • Özellikle Azınlık fertlerinin istediği temsilciyi seçme özgürlüğünün garanti altına alınmasının önemine vurgu yaptı: “Bugün Trakya’da ve Azınlığımızda demokrasiyi her zamankinden daha fazla savunmalıyız. Bu bakımdan önümüzdeki seçimler Azınlık için önemli bir sınav olacak. Azınlık, kendi istediği temsilciyi seçme özgürlüğünü kullanmak için mücadele verecek.”

 

  • “Söz konusu konsolosun kamuoyuna yansıyan olumsuz tutum ve davranışları, aslında şahsıma karşı değil bana oy veren 11 bin kişinin iradesine, Azınlık fertlerinin tercihlerine karşı hakaret anlamı taşıyor.”

 

  • “Seçilebilmek adına bazıları için, sistemlerin desteğine güvenmek en kolay yol. Benim için ise tek gerçek destek, halk. Benim gücüm halkın ta kendisidir. Azınlığımıza güvenim tam. Bununla birlikte geçmişin tabularını bir yana bırakan tüm hemşehrilerim oyuna talibim.”

 

  • “Önümüzdeki seçimler Azınlık için önemli bir sınav olacak. Azınlık, kendi istediği temsilciyi seçme özgürlüğünü kullanmak için mücadele verecek mi? Yoksa, iradesi yönlendirilen ve karar alma merkezi dışında bırakılan mı olacak?”

 

  • “Azınlığın müftüsünü kendisinin seçmesi gerektiğini bugüne kadar defalarca ve açıkça söyledim. Son yasal düzenlemede yasadaki bir noktaya dikkati çektim, Azınlığın istediği kişiyi aday gösterebileceğini, en iyisini önerebileceğini söyledim. Akabinde, ilgili bakanın da – iyi niyet var ise – buna göre listeden o ismi ataması gerektiğini ifade ettim. Ancak o zaman yasanın, tüm Müslümanların ‘kabulümüzdür’ diyebileceği bir ismin seçilmesini sağlayabileceğini belirttim. Neticede ise, sırf bu süreci dile getirdiğim için yasayı savunmakla suçlandım.”

 

  • “Artık tüm tarafların arzusu, seçilmiş müftü – tayinli müftü çift başlılığına son verilmesidir. Zira bu ikircimli durum, hepimiz için manevi değeri ve saygınlığı yüksek olan bu köklü kurumun toplum nezdinde itibarını ve güvenilirliğini zedelemektedir. Müftülük kurumu üzerinden artık siyasi çekişmeler yapılmasın, politikaya malzeme yapılmasın. Yorulduk!”

Milletvekili İlhan Ahmet’in röportajının tamamı aşağıda sunulmuştur;

İlhan Ahmet, özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nden bölgeye yapılan ziyaretleri önemseyerek, “Bu tür ziyaretlerin, Türk – Yunan dostluğuna katkı sağlamaya ve her iki halka yardımcı olmaya yönelik söylemlere sahip olduğu sürece, yararlı ziyaretler olacaklarına şüphe yoktur” dedi.

SUNUCU: Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Gümülcine’ye ve İskeçe’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretler ‘özel ziyaret’ olarak adlandırılıyor, basında da bu ziyarete yer verildi. Siz bu ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?

İLHAN AHMET: Şöyle bir değerlendirmede bulunmak isterim; gerek sayın meclis başkanının ziyareti olsun gerekse başka milletvekillerinin veya başka devlet adamlarının ziyaretleri olsun, Türk – Yunan dostluğuna katkı sağlamaya ve her iki halka yardımcı olmaya yönelik söylemlere sahip olduğu sürece, yararlı ziyaretler olacaklarına şüphe yoktur.

Zira bu tür ziyaretler, her ne kadar ‘özel’ olarak adlandırılsalar da, siyaset eksenli olabilmektedir. Kuşkusuz bu tür ziyaretlerde gerek yerel basına gerekse orada bulunanlara yapılan açıklamalarda siyasi mesajlar da verilebilmektedir.

Dolayısıyla ben bu dönemde verilmesi gereken mesajların, bu (yararlı) yönde olmasını bekliyorum ve istiyorum. Aksi yönde bir mesaj verilmesine yönelik herhangi bir çaba, ne Yunan ne de Türk halkının yararına olacaktır.

İlhan Ahmet, Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu dönemde Gümülcine’ye gerçekleştirdiği tarihi ziyarete atıf yaparak, barış mesajını hatırlattı: “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2005’te Gümülcine’ye geldiğinde milletvekili olarak kendisine eşlik etmiştim. Sayın Erdoğan buraki konuşmasında barışa olan inancını dile getirmişti. Azınlığımıza verdiği mesajda ise, her iki devletin yararı yönünde ve vatandaşı olduğumuz Yunanistan’ın kalkınması için çalışmamız gerektiğini ifade etmişti. Bu sözleri nedeniyle Sayın Erdoğan o zaman, Azınlığın içerisindeki aşırı uçlar tarafından adeta taşa tutulmuştu. Milletvekili olarak ben de Sayın Erdoğan’ın çağrısını destekliyorum diye, aynı aşırı uçlar tarafından hedef alınmış ve çeşitli suçlamalara maruz kalmıştım.” 

SUNUCU: Sayın milletvekili, yine de ortam oldukça gergin. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın son açıklamaları tahrik edici, Yunanistan’ın yönetimi temkinli ve soğukkanlı. Bu akşam heyecanla başbakanın konuşmasını bekliyoruz. Bilmiyorum, gerçekten endişe verici bir durum ve kaygılıyız. Çünkü işler zorlaşıyor, mülteci sorunu var ve sizler de Rodop ilinde, dağlık bölgede büyük bir sorunla karşı karşıyasınız.

İLHAN AHMET: Bakınız, ben güzel bir tecrübeye sahibim. Şöyle ki, 2005 yılında dönemin başbakanı olarak ziyaret ettiği Gümülcine’de Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı karşılama şansım oldu. O dönem Azınlığın tek milletvekiliydim ve Yeni Demokrasi Partisi’nden seçilmiştim. Sayın Erdoğan’ı, değerli meslektaşım Evripidis Stilianidis ile birlikte karşılamıştık. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, o zamana yani 2005’e kıyasla bugün büyük farklılık gösteriyor. 

Sayın Erdoğan’ın o zaman verdiği mesajlar, bölge milletvekili olarak beni heyecanlandırmıştı.  O zaman barıştan bahsediyordu, Azınlığın her iki devletin ve memleketleri olan Yunanistan’ın yararına ve çıkarına yönelik çalışması gerektiğini söylüyordu. Azınlıktaki aşırı uçlar ise o zaman Sayın Erdoğan’ı adeta taşa tutmuşlardı ve ben de onu destekliyorum diye aynı aşırı uçlar tarafından hedef alınmış, suçlanmıştım. 

Ancak  geçen yıllarda özellikle de son dört yıldır, tamamen başka bir politika uygulandığını görüyoruz. Endişeliyim, ancak şu an hakim olan bu savaş retoriği, eğer ki sadece Türkiye’deki seçimler için olsaydı, sadece Türkiye’nin iç siyasetine yönelik olsaydı, böyle olmayacaktı sanırım. Görüyoruz ki, her gece Türk televizyonlarında açık oturumlar düzenleniyor ve aynı retorikle bu mesele konuşuluyor, bu şekilde halkı kışkırtma riski doğuyor ki kışkırtılıyor da. 

Bu nedenle bir çağrı yapmak istiyorum, tansiyonun mutlaka düşürülmesi gerekir. Yunanistan Başbakanı bunun için çabalıyor, ana muhalefet partisi SİRİZA da buna yardımcı olmalı, bu konuda popülizm yapmamalıdır. Biz PASOK-KİNAL Partisi olarak, özellikle bu konuda bir denge tutuyoruz, söylemlerimizde ciddiyiz. Öncelikle halklarımızın çıkarlarını öne koyuyoruz ve ‘Türk ve Yunan halklarının çıkarı ve menfaati barış yönündedir’ diyoruz. Ama maalesef SİRİZA, bazen başka bir tutum içerisine giriyor ki bu tutum çıkarlarımız açısından zararlı olabilir.

İlhan Ahmet, Türkiye’nin AB perspektifini desteklediklerini vurgulayarak; “Türkiye’nin Avrupa Birliği içinde yer almasını destekliyoruz. Hiçbir zaman AB’nin dışında kalan bir Türkiye istemedik ve istemiyoruz da. Ama tabi ki bu, uluslararası hukuk ve AB muktesebatı çerçevesinde olmak durumunda” diye belirtti.

SORU: 2005’ten bugüne Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın söylem ve davranışlarının çok değiştiğini söylediniz, 4-5 yıldır diye belirttiğinizi duydum. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın söylemlerinin bu şekilde değişmesine neyin yol açtığına dair bir tespitiniz var mı?

İLHAN AHMET: Bakınız, derin siyasi nedenleri bilmem mümkün değil. Ancak bir siyasetçi olarak, kendisi uzun yıllar hükümette olmanın verdiği yorgunlukla karşı karşıya. Yirmi yıldan beri hükümette / iktidarda. Ve gelinen nokta onun için zor ve dolayısıyla da tekrar seçilmesi konusunda  sorun var. Yeniden seçilebilecek mi? Çünkü Sayın Erdoğan’ın tekrar seçilememesi, onu başka yargı maceralarına sürükleyebilir / götürebilir.

Sayın Erdoğan’ın Avrupa Birliği’ne yaklaşımında ve Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye yönelik ikircimlikli yaklaşımda kamuoyuna yansıyan sorunlar olsa da biz her zaman, Yunanistan ve PASOK – KİNAL Partisi olarak Türkiye’nin Avrupa perspektifinden yana olduk.Hiç bir zaman Avrupa Birliği’nin dışında kalmış bir Türkiye istemedik ve istemiyoruz da. Ama tabii ki bu, uluslararası hukuk ve Avrupa Birliği muktesebatı çerçevesinde olmalıdır. 

Avrupa Birliği’nin dışındaki bir Türkiye herkes için zararlıdır. Şöyle diyebiliriz ki, Avrupa dışındaki bir Türkiye, ister Rusya ile ilişkiler olsun isterse Ukrayna v.b. ile ilişkiler olsun, bölgemizdeki tüm Azınlıklar için hem Trakya’da hem de İstanbul’da, bir güvensizlik, bir korku yaratmaktadır. Tabii bunun belki başka nedenleri de olabilir ama bu tarz tutum ve söylemin hem Azınlık üzerinde, hem de siyasetçiler üzerinde ve demokrasi ve barış için mücadele veren hepimizin  üzerinde etkileri var.

İlhan Ahmet, Azınlığın vazgeçilemez haklarının ve hassasiyetlerinin takipçisi olmakla birlikte tüm bölgenin ihtiyaçlarıyla da ilgilendiğini belirtti; “Azınlığımızın en temel hak ve özgürlükleriyle ilgili konularda kazanamın elde etmek için canla başla mücadele ederken, ortak geleceğimizle ilgili konularda bölgemiz için de çalıştım. Bu açıdan, kamuoyuna hakim kanaat olarak belletilen ‘bir Azınlık milletvekili yalnızca Azınlıkla ilgilenmelidir’ klişesini yıktım. Bu da bazı çevreleri rahatsız etti.”

İlhan Ahmet, gelecek seçimlerde Azınlık çoğunluk ayrımı olmaksızın tüm halkın tabuları yıkacağını ve yalnızca halk için çalışanları ödüllendireceğini vurguladı; “İnanıyorum ki, gelecek seçimlerde tabuları yıkacağız ve halk, herkesi yaptığı işe göre değerlendirecek ve oy verecek. Din, köken, ya da dil gibi tabular araya girmeden. Sanıyorum ki, Trakya değişiyor.”

SUNUCU: Geçenlerde Azınlık basınında yine suçlandınız, birkaç gün evvel ‘İlhan Ahmet Azınlık için hiçbir şey yapmıyor’, ‘ilgilenmiyor ya da sadece lafta kalıyor’ diye bir yazı okudum.

İLHAN AHMET: Bu onların düşüncesi. Sanıyorum ki, Danışma Kurulu’ndan ihraç edilmemin nedeni de bu olsa gerek. Ve bana karşı, siyasi ve şahsi haysiyetime yönelik bir itibarsızlaştırma savaşı başlattılar. Oysa ki, üç dönemdir sadece halkın desteğiyle ve halkın oylarıyla seçiliyorum. Ancak bazı çevreler, milletvekillerinin belirli kalıplar içerisinde kalıp belirli bir gündemi takip etmelerini istiyorlar. 

Ben milletvekili olarak Azınlığın gerek Müftülük konusundaki, gerek vakıflar ve kurumsal meselelerdeki ya da ekonomiyle ilgili konulardaki talepleriyle zaten ilgileniyorum ve tekliflerimi de açık ve net şekilde dile getiriyorum. Ancak bu çevreler, kendi istekleriyle örtüşmeyen durumlarda hemen popülizm yapmaya başlıyor ve suçlamlarda bulunuyorlar.Öte yandan, Azınlığın bugün öncelikli başka sorunları da olduğunu düşünüyorum. Azınlık bugün, kışı nasıl geçireceğini düşünüyor. 

Diğer yandan ben, onların da yazdığı gibi, evet yalnızca Azınlıkla değil tüm bölgemizle ilgileniyorum. Bunun için geçtiğimiz günlerde Dadia Ormanı’nda çıkan yangınla ilgili soru önergesi sundum, bu da rahatsızlık verdi. Zira bir Azınlık milletvekilinden bu standartta bir örneğe alışkın değiller. Bu çalışma tarzım sadece Azınlık içerisindeki rakiplerimi değil, aynı zamanda siyasi rakiplerim olan Hristiyan hemşehrilerimi de rahatsız etmektedir. Bu durum birilerinin işine geliyor ve bir yandan “Müslüman milletvekili tüm bölgeyle ilgilenmelidir” deyip eleştirirlerken, diğer yandan ise Müslüman milletvekilinin aslında belli başlı konularla ilgilenmesini, yalnızlaşarak izole edilmiş olmasını istiyorlar. Dolayısıyla da, benim ve çalışma arkadaşlarımın eylemleri bu çevreleri rahatsız ediyor. 

Bu nedenle biz, gelecek seçimlerde büyük bir savaş vereceğiz ve halk karar verecek. Yalnızca Azınlık değil, çoğunluk da. Ayıracağımız bir taraf yok, bu nedenle ben Hristiyan hemşehrilerime de teşekkür etmek istiyorum, zira ne zaman beni yolda görseler yaptığım çalışmalar için takdirlerini dile getiriyorlar. Özellikle de, kimseyi kötülemediğim, onurlu ve açık sözlü olduğum için.

İnanıyorum ki, gelecek seçimlerde tabuları yıkacağız ve halk, herkesi yaptığı işe göre değerlendirecek ve oy verecek. Din, köken, ya da dil gibi tabular araya girmeden. Sanıyorum ki, Trakya değişiyor.

İlhan Ahmet, özellikle Azınlık fertlerinin istediği temsilciyi seçme özgürlüğünün garanti altına alınmasının önemine vurgu yaptı: “Bugün Trakya’da ve Azınlığımızda demokrasiyi her zamankinden daha fazla savunmalıyız. Bu bakımdan önümüzdeki seçimler Azınlık için kritik bir sınav olacak. Azınlık, kendi istediği temsilciyi seçme özgürlüğünü kullanmak için mücadele verecek.”

SUNUCU: Trakya’nın değiştiğini yıllardır duyuyoruz, Partilerüstü Trakya Kalkınma Komisyonu’nun sonuç raporunu bekliyorduk, her seferinde iktidardaki hükümetin Trakya ile ilgilenmesini bekliyorduk, Trakya bir öncelikti ama hiçbir şeyin olduğunu görmüyoruz.

İLHAN AHMET: Türk tarafı diyor ki, – zaten bu yüzden de suçlanıyorum -, ‘Seksen yıldır hiçbir Azınlık milletvekili böyle bir şey yapmadı’. Yani bugüne kadar hiç kimse bir Türk konsolosun seçimlere karıştığını ve müdahalelerde bulunduğunu çıkıp söylemeye cesaret edemedi. Ben çıktım ve söyledim. 

İyi diplomatları asla suçlamadım. Türkiye’de mükemmel Türk diplomatlar var. Ancak söz konusu bu diplomatın davranışlarının, tüm diplomatları zor durumda bıraktığını düşünüyorum. Bunu Dora Bakoyanni de son açıklamasında dile getirdi. Bu konuda kendisiyle tamamen aynı görüşteyim.

Çünkü bu konsolos insanları ofisine çağırıyor ve ‘İlhan’a oy vermeyin veya diğer şu kişiye oy verin, ya da şu belediye başkanına gitmeyin’ diyerek insanları yönlendiriyor. Bu durumda benim çıkıp bunu açıklamam gerekirdi diye düşünüyorum. Çünkü benim halka karşı bir sorumluluğum var. Zaten kötü bir amaçla veya Türk – Yunan ilişkilerinde sorun yaratmak için söylemedim. Böyle bir şeyi yapacak en son kişi de benim. Öte yandan herkes sınırlarını ve demokrasinin ilkelerini bilmelidir. 

Ben, özgürlüğü, demokrasiyi, bölgemin değerlerini, hukuki meşruiyeti korumak ve sandıktan halkın gerçek iradesinin çıkmasını sağlamak zorundayım. Aksi halde bir devletin ya da başka birinin müdahale etmeye hakkı yoktur. Sadece devlet değil, kimsenin buna hakkı olmadığını düşünüyorum. Bugün sandığı ve demokrasiyi, ziyadesiyle de Trakya’da başka dönemlerdekinden daha çok savunmalıyız. Bunu yapan tek kişi benim. Ve umarım ki bu, gelecek nesiller için bir başlangıç olur. Bu, Azınlık ve çoğunluktan tüm siyasilere yönelik bir mesaj olacaktır. “Oyun artık değişti” mesajı. Biz burada demokratlar, ilericiler, Trakya’yı sözde değil gerçekte sevenler olarak, bu mücadeleyi ayrım gözetmeksizin hep birlikte vermeliyiz. Çünkü komşu ülkelerde durumlar giderek kötüleşiyor.

İlhan Ahmet; “Söz konusu konsolosun kamuoyuna yansıyan olumsuz tutum ve davranışları, aslında şahsıma karşı değil bana oy veren 11 bin kişinin iradesine, Azınlık fertlerinin tercihlerine karşı hakaret anlamı taşıyor.

Seçilebilmek adına bazıları için, sistemlerin desteğine güvenmek en kolay yol. Benim için ise tek gerçek destek, halk. Benim gücüm halkın ta kendisidir. Azınlığımıza güvenim tam. Bununla birlikte geçmişin tabularını bir yana bırakan tüm hemşehrilerim oyuna talibim.”

SUNUCU: Hatta özellikle sizin milletvekili seçildiğiniz Rodop ilinde, hoşuma giden şey, mücadelelerde, siz milletvekilleri, kimin hangi partide olduğunu hesaba katmaksızın, takım oluyorsunuz.  Bu beni gerçekten çok etkiledi. Yani, bir hedef belirlediğinizde, bunu başarmak için hep birlikte mücadele ediyorsunuz.

İLHAN AHMET: Özellikle ben bunu başardığımı düşünüyorum ve bunun için de seçmenlerime, bana oy kullananlara şükranlarımı sunuyorum. Ben farklı siyasi partilerde siyaset yaptım ve bu yüzden de benim bir ‘gezgin siyasetçi’ olduğumu ve partiden partiye dolaştığımı söyleyerek beni karalamak istediler. Ama her seçim yarışında – ki parlamentoya giremediğimde dahi -, zaitte (oy sayısında) hep birinci gelen isim oldum. 

Bu bir mesajdı. Ancak birileri bunu ilk başta yanlış yorumladı. Nasıl oluyor başta Yeni Demokrasi’nde, sonra Demokratik Sol, Dora Bakoyanni, ardından küçük başka bir parti ve sonra Potami’de yer alıyor gibi. Sözde bu oylar bazı çevreler tarafından, özellikle de konsolosluk tarafından yönlendiriliyor ve bana oy veriliyor şeklinde yorumlar yapıldı. Ama görüldü ki, bu doğru değildi, bu bir yalandı. 

Benim İlhan olarak, kendime ait bir gündemim var, köylerde, halkın içinde bulunuyorum ve günlük hayatlarını ilgilendiren konularda her zaman doğruları söylüyorum. Benim gücüm halkın ta kendisidir. Sistemler tarafından desteklenerek seçilmek kolay. Ancak bu beraberinde sorumluluk da yükler. 

Bu (halktan aldığım güç) sanıyorum ki, Gümülcine’de bulunan şimdiki diplomatı çok rahatsız etti. Ve bunun üzerine yalanlarla temellendirilmiş sert müdahalelerde bana saldırarak beni güçsüzleştireceğini düşünüyor, ancak bu saldırılarla beni değil aslında halkın iradesini güçsüz kılmış oluyor. Son seçimlerde on bir bin (11.000) kişi bana oy verdi. Yunanistan genelinde PASOK Partisi’nde en fazla oy ile seçilen kişi oldum. Sonuç itibarıyla, bir siyasetçi olarak benden çok, konsolosun bu davranışlarından dolayı, asıl bu on bir bin kişinin iradesine hakaret edilmiş olunuyor.

İlhan Ahmet; “Önümüzdeki seçimler Azınlık için önemli bir sınav olacak. Azınlık, kendi istediği temsilciyi seçme özgürlüğünü kullanmak için mücadele verecek mi? Yoksa, iradesi yönlendirilen ve karar alma merkezi dışında bırakılan mı olacak?”

SUNUCU: Eğitim düzeyinde bariz bir gelişme olduğu için ve ayrıca çok sayıda iletişim-medya kanalının varlığından dolayı, bir sosyal grubu etkileme ve yönlendirme olanaklarının zamanla giderek daha zor hale geldiğini düşünüyor musunuz? Diğer taraf da bunun farkında mı?

İLHAN AHMET: Üniversite yerleştirmelerinde Yorgo Papandreu’nun yaptığı düzenleme sonrasında sanıyorum ki, artık başka bir toplum var. Avrupa merkezli düşünce tarzı gibi ki bu bir idealist olarak hoşuma gidiyor, siyasi kariyerim boyunca da hep savundum. Avrupa perspektifli eğitimde kültürel olarak kendi özelliklerini koruyorsun. Bireylerin din, inanç, köken gibi farklılıklarıyla siyasi oyunlar olmadan kendilerini tanımlayabilmelerini önemsiyorum, buna saygı duyuyorum. Çok kültürlülüğü önemsiyorum ve  saygı duyuyorum. Bu değerleri, özgürlükleri gençlerin daha iyi savunabileceğine inanıyorum. Ve bu yüzden de, gelecek seçimlerin kritik bir sınav olacağını düşünüyorum. 

Benim seçilmemin o kadar önemi yok, Allah’a şükür Parlamento’ya üç defa seçildim. Keşke bunlar olmasaydı. Azınlık için kritik bir sınav olacak. Azınlık ileriye gitmek istiyor mu? Seçme özgürlüğü için mücadele vermek istiyor mu? Geleceği için adım atarak dik durmak istiyor mu? Yoksa, iradesi yönlendirilen olarak tanımlanmak ve karar alma merkezi dışında kalmak mı istiyor? 

Seçimlerde bunların hepsi dile getirilecek. Söylemler açık ve net olacak. Ve halk, gençlerden tutun da çiftçilere kadar herkes nihai kararı vermek üzere davet edilecek. Beş yıldır benim neler başardığıma bakacak. Çiftçiye yardım ettim mi, Azınlık kadınlarına yardım ettim mi misal. İran’daki son olayda, haksız yere öldürülen bu kadınla ilgili, sosyal medyada Azınlık büyük hassasiyet gösterdi. 

İlhan Ahmet; “Azınlığın müftüsünü kendisinin seçmesi gerektiğini bugüne kadar defalarca ve açıkça söyledim. Son yasal düzenlemede yasadaki bir noktaya dikkati çektim, Azınlığın istediği kişiyi aday gösterebileceğini, en iyisini önerebileceğini söyledim. Akabinde, ilgili bakanın da – iyi niyet var ise – buna göre listeden o ismi ataması gerektiğini ifade ettim. Ancak o zaman yasanın, tüm Müslümanların ‘kabulümüzdür’ diyebileceği bir ismin seçilmesini sağlayabileceğini belirttim. Neticede ise, sırf bu süreci dile getirdiğim için yasayı savunmakla suçlandım.”

İlhan Ahmet; “Artık tüm tarafların arzusu, seçilmiş müftü – tayinli müftü çift başlılığına son verilmesidir. Zira bu ikircimli durum, hepimiz için manevi değeri ve saygınlığı yüksek olan bu köklü kurumun toplum nezdinde itibarını ve güvenilirliğini zedelemektedir. Müftülük kurumu üzerinden artık siyasi çekişmeler yapılmasın, politikaya malzeme yapılmasın. Yorulduk!”

İLHAN AHMET: Genel olarak Avrupa merkezli düşüncenin, Batı perspektifinin Trakya’nın yaşam seviyesini yükselteceğini düşünüyorum. Çünkü Trakya’da kalkınma tek taraflı olamaz diye vurguluyoruz devamlı. Partilerüstü Trakya Kalkınma Komisyonu neden oluşturuldu, Trakya’yı kalkındırmak için. Komisyona, ‘Neden Azınlığın kurumsal konularını dahil ettiniz?’ Diyenler oldu. Azınlığı yok sayamayız da ondan. Çünkü Azınlık kendi müftüsünü, kendi vakıf idare heyetlerini seçmek istiyor. Bu istekleri göz ardı edilemez. 

Parlamentoda onaylanan bu yasaya göre devletin tayin edeceği müftü, ‘kabulümüzdür’ diyebileceğimiz bir isim olmalı. Yeni yasa tasarısındaki bir noktaya işaret ettim diye yasayı savunmakla suçlandım. Aslında ne dedim; Azınlık en iyi adayı kendi seçsin, belirlesin, en iyisini önersin ve ilgili bakan da listeden onu görevlendirsin. Ve ancak böylece Müslümanlar da çıkıp ‘kabulümüzdür’ diyebilsin. Bu seçilmiş müftü, bu tayinli müftü şeklinde çift başlılık olmasın. Bu ikilik üzerinden siyaset yapılmasın, yorulduk!

Benim siyasi minvaldeki öngörülerime göre sanıyorum ki önümüzdeki beş yılda Trakya’yı ancak bu şekilde kalkındırabiliriz. Ben karakterim gereği iyimser bir insanım. Trakya, büyük bir sayfayı çevirecek. Buna, PASOK – KİNAL da yardımcı olacak ve oldu da zaten, misal Partilerüstü Komisyon’a önerdiğimiz tekliflerin hayata geçirilmesini sağladık. Bir takip heyeti oluşturulmasını önerdim ve Komisyon Başkanı Dora Bakoyanni de bunu kabul etti. Trakyalılara verdiğimiz sözleri ben de adım adım takip ediyorum. Zira gerçekleşmesini sağlayamazsak, halk affetmeyecek.

SUNUCU: OPEKEPE’ye tazminatlar için bir ziyaret gerçekleştirdiniz.

İLHAN AHMET: 2014 yılından bu yana bazı çiftçilerin beyanlarında maddi hatalar olmuştu. Avrupa Birliği’nde ise sistem kapanmıştı ve açılmıyordu. Bazı düzeltmeleri ve itirazları yapmalarına rağmen çiftçilere ödeme yapılamıyordu. Bu insanlar altı yıldan beri bekliyorlar. Nihayetinde Allah’a şükür bunu üstlenecek bir şirket bulundu ve OPEKEPE Başkanı ve yardımcısının bana verdikleri taahhütlere göre Ocak ayında sistem açılacak ve böylece Trakya’da bu durumdaki çiftçilerin tamamı ödenecek. 2014’ten bu yana alınamayan bu paralar, zaten bu insanların hakkı olan paralar. Hataları ise örneğin, 10 dönüm yerine 9 beyan etme, o tarla yerine bu tarlayı beyan etme gibi şeyler neticesinde maalesef sistem açılmıyordu. 

Önceki dönem iktidardaki SİRİZA hükümetinin OPEKEPE müdürü bu konuyla hiç ilgilenmedi. Yani ödenmelerin yapılabilmesi için sistemin açılmasına yönelik hiçbir gayret sarf etmedi. Şimdi, bu hükümet zamanında da üç yıl geçti diyeceksiniz, ancak ben uğraşıyorum ve takip ediyorum, geç olsa da hiç olmamasından iyidir. Ve beklentim bu taahhütlerin, bana verilen bu sözlerin yerine getirilmesidir.

 

About The Author

Number of Entries : 1612

Copyright © 2024, ilhanahmet.gr , All Rights Reserved

Facebook
Scroll to top